Eylemlerimiz de Dürüst Olmak

“Diğerlerine karşı dürüst olmadan önce, kendine karşı dürüst ol!” William Shakespeare

“Sanskrit dilinde bir kelime olan satya öncelikle sözde, düşüncede, eylemde kendine ve başkalarına yalan söylememek ve dürüst olmak anlamını taşır. Dürüst olabilmek, kişinin önce kendisine dürüst olmasından geçer. Satya, insanın başkalarından önce kendisine doğru söylemesi gerektiğini, gerçek benliğine kapılarını açmasını, kalbinin sesine kulak vermesini söyler ve acı çekiyorsak ya da seviyorsak bunu söyleyebileceğimizden bahseder.

Mutsuzken mutlu gibi davranmak da kendine yalan söylemektir. Söylediğimiz yalanlar zihnimizde yük olarak kalır ama şu unutulmamalıdır ki içimizde biriktirdiğimiz tüm duygular, zamanı geldiğinde dışarı çıkmaya çalışacaktır. Onların bu mücadelesinde bedenimiz zarar görebilir.

“Yalan söylememek çok zorlu bir yoldur. Ancak gerçekler her zaman insanın vicdanıyla iletişimdedir, çoğu zaman farkında olmasak da. Tabii ki zor bir dünyada yaşıyoruz. Bazen sevdiklerimizi üzmemek, incitmemek adına dürüst davranamıyoruz. Böyle durumlarda belki de sessiz ve yorumsuz kalmak en doğrusu… İslam tasavvufunda, söylenecek bir şey varken susmak riyadır denir ve riya yalan söylemekle aynı etkiye sahiptir. Yani bir insanın haksızlık yaptığını bilerek susmak, riyadır. Bunun yanında, hayr uğruna söylenecek yalan, şer getirecek doğrudan caizdir de denir.

Ancak bu yalan, kendini korumak için değil, karşındaki insanı korumak için olmalıdır. Öğretiye göre yapabileceğimiz şeylerin başında, ağzımızdan çıkan sözleri kontrol altına alabilmek ve ahimsa yani zararsızlık ilkesi dâhilinde kelimeler seçebilmek gelir. Gerçeği söylediğimizde karşı taraf zarar görecekse susmak en doğrusu olacaktır. Büyük Hint Destanı Mahabharata şöyle diyor: ‘Hoş olan gerçeği söyle. Hoş olmayan gerçekleri konuşma. Yalanlar kulağa hoş gelse de söyleme…’”


Nezaket Eryılmaz

Yoga Eğitmeni 

 

 

 

 

 

 

 

...

Devamını okuyun

İlişkilerde Mesafe

İncitmeyecek Kadar Uzak, Üşütmeyecek Kadar Yakın Olmak…

Eski zamanların dondurucu bir kışından bütün hayvanlar çok etkilenmiş, büyük kayıplar vermişler. Ama en çok kayıp veren kirpilermiş. Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri yok, kendilerini sıcak tutması zor olan dikenleri var. Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi toplanmış, çözüm aramaya başlamış. Tartışa tartışa, nihayet gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına, birbirlerine yakın durarak geceyi geçirmelerine karar verilmiş. Böylece kirpiler birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak, aralarındaki soğuk hava önleyerek donmaktan kurtulacaklarmış. İlk geceki deneyimlerinde bunun işe yaradığını görmüşler. Ama başka bir problem çıkmış ortaya. Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaştıklarından yaralanmalar gerçekleşmiş. Daha sonraki gece yaralanma korkusundan birbirlerinden uzak durmuşlar ama bu seferde donmalar meydana gelmiş. Ne var ki, her gece kâh uzaklaşsak kâh yakınlaşarak, deneye yanıla birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın, ancak birbirlerini incitmeyecek kadar uzak durmayı öğrenmişler.
Bizim de uzun dikenlerimiz var. Bunlar hayata karşı filtrelerimiz. Bazen faydalı, bazen de zararlı. Çoğu zaman, kimseleri yaklaştırmıyoruz yanımıza. Filtrelerimizden elemeden kimseleri alamıyoruz kalbimize.

            Bağlı olmakla bağımlı olmak, ait olmakla birlikte olmak, kıskanmakla kısıtlamak, korumaya çalışmakla yasaklar koymak arasındaki farkların ayırt etmeliyiz.


Nezaket Eryılmaz

Yoga Eğitmeni 

 

 

 

 

 

...

Devamını okuyun

Her Şey Sen Gizli

İyiyi de kötüyü de kendinde ara. Musa da sensin Firavunda. Her ne arıyorsan kendinde ara. MEVLANA …

“Karadutun lekesini sadece kendi yaprağı çıkarırmış” eskiler insan da aynı bu ağaç gibidir derler. Yaranın merhemi kişinin içindedir…

Yaratılan her ne varsa Yaradan içine sorunların çıkış noktalarını da bırakıyor. Yarasına ilacı başka yerde arayan yanılırmış. Her yaranın merhemi kendi dalındaymış.” Sıkıntılarımızın çözümlerini hep başkasında aradığımız, cevapların, çıkış noktalarının, kapıların, aslında kendimizde olduğunu fark etmeliyiz.

İnsanın nereye giderse gitsin kaçamayacağı tek şey kendisiymiş. Bu durumda kaçmak yerine anlamak, çözmek ve kendi dalındaki merhemi keşfetmesi gerekir… Sorun varsa, mutlaka çözümü de var.  Sadece bu çözümü uzaklara gitmeden yine sorunun içinde aramak gerek. Kendi sorununu kendin tespit ederek, kaynağını belirleyecek ve çıkış noktasını bulacaksın ki iyileşesin. İnsan kendi kendinin doktoru, rehberi, öğretmeni, şifacısı olmadığı sürece hep yarım kalır.

Bazen yol gösteren rehberin ışığında kendi karanlığımızda göremediklerimiz görmeye çalışabiliriz. Ancak hiç kimse bir başkasının yarasına merhem olamaz.  Işık tutulabilir. Karanlıkta yolunu bulacak olan gine kendisidir.

Ne ararsan kendinde ara
Hararet nardadır sacda değildir
Keramet baştadır tacda değildir
Her ne arar isen kendinde ara
Kudüs’te Mekke’de Hacda değildir. Hacı Bektaş Veli 

Nezaket Eryılmaz

Yoga Eğitmeni 

 

...

Devamını okuyun

Kendine İnanmak

Sen kendine inandığında başkaları da sana inanacaktır…

           

Çin’de yetişen Bambu Ağacının önce tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir. Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz. Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez. Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir. Fakat, inatçı tohum bu yılda da filiz vermez. Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler. Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır. Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mı yoksa beş yılda mı ulaşmıştır?

Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum, beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edilebilir miydik? … Toprağa atılan tohuma belli aralıklarla ve özenle suyunun verilmesi, yağmur, rüzgâr gibi olumsuz fiziki koşullardan korunması gibi uzun zamana yayılmış bir emek ve sabırla beklenilmesi sonucunda altı hafta içinde boyu 27 metreyi bulan Bambu Ağacı…

Kendimizi bambu tohumuna benzettiğimiz olmuştur. Uzun süren sıkıntılar, engeller, umutsuzluklar ile sulanmış olabilir. Ya da çok çalışıp, emek verip, yanlış topraklarda olduğumuzu anladığımızda filizlenememiş olabiliriz. Ama her şeye rağmen bambu ağacı gibi sabırlı olmayı öğrendiğimizde çektiğimiz sıkıntıların ardındaki başarı ve mucize mutlaka filizlenir.  Emek, sabır, inanmak ve vazgeçmemek… Asla pes etmemek…

Nezaket Eryılmaz

Yoga Eğitmeni 

 

 

...

Devamını okuyun

Ağaçlar Bilgedir

Ağaçlar Bilgedir

Ağaç, toprak anayla kurduğu bağ nedeniyle Hint mitolojisinde çok önemli bir yere sahiptir. Ağaçlar yeryüzüne köklenirken gökyüzüne doğru da uzarlar. Hem çok esnek hem de güçlü canlılardır. Dinlemeyi bilirsen anlatacak ve öğretecek çok şeyleri vardır. Kendi aralarında da hep iletişim halindedirler. Ağaçlar yardımseverdir, yanındaki ağaç hastaysa ona kökleriyle besin gönderirler. Dallarıyla bize gölge olur, meyvelerini de bize ikram ederler. Hasta bile olsa meyve vermekten vazgeçmezler.

Fırtınalarla savaşır, belki eğilir ama tekrar doğrulmasını da bilir. Ağaçlar tam anlamıyla bir bilgedir. Eylemleriyle konuşur. Bulunduğu yerden hep memnundur. Yer değiştirmez, dalları budansa da yaprakları sararıp dökülse de tekrar canlanmak için sabırla bekler. Yaşlanıp tüm yapraklarını ve köklerini kaybedip devrilse de gövdesini tüm böceklere ve kurtçuklara sevgiyle açar. Onlar sayesinde yeniden toprağa karışır ve tekrar doğumunu başlatır. O yaşamaktan ve mücadelesinden hiç vazgeçmez…

            Nezaket Eryılmaz

            Yoga Eğitmeni  

 

 

 

 

 

...

Devamını okuyun

Bastırdığımız Duygular

İnsanlar çoğunlukla duygusal acılarını fiziksel acıya çevirir. Çünkü midem ağrıyor demek canım acıyor demekten daha kolay olabilir.

Herkesin içinde sakladığı bir sır, halının altında saklı tuttuğu deneyimler vardır. İlk başlarda “Böylesi daha iyi” dediğimiz, daha fazla acıtmasın diye yok saymaya çalıştığımız acılarımız… Ama sonrasında halının altında sakladığımız, yok saydığımız duygular çöp gibi kokmaya başlar. Ama Yine de yok saymaya devam ederiz. Ama bu duygular kendini göstermeye çok meyillidir. İlgi bekler, dikkat çekmek ister.

Bastırdığımız duygular, önce zihnimizde sonra bedenimizin işlevinde bozulmalara yol açar. Yoga öğretisi bize duyguların tarafsızca gözlenmesi sonrada dağılıp gitmesine izin verilmesi gerektiğini öğütler.

Deneyimleri Duyguları, yok saymak ne kadar doğru. Bastırdığımız acılar, gizlediğimiz sırlar kadar hastayız.  Belki de yok saymayı deneyerek veya kabullenerek, Korkunun en dibine dalmalı ve korkulacak bir şey olmadığını görmeliyiz. Her şeyin geçici olduğunu, zamanın bize verdiği ilacı kullanarak yola devam etmek en güzeli. Yaşanan her şeyin deneyim ve yaşanması gerektiğini kabul ederek. 

Gizlediğimiz ve yok saydığımız duyguları vakti geldiğinde cesaretle serbest bırakmak dileğiyle….

 

Nezaket Eryılmaz

Yoga Eğitmeni

 

 






 

 

 

...

Devamını okuyun

Yoga Nedir?

“Yoga felsefesinin en önemli katkısı kendimizi tanımamız için yol göstermesidir”

 

Çünkü “Kendimizi bilmek bizi özgürleştirir. Yolumuzu bilinçle belirleriz. Kendini tanı diyen Hermes, yüzyıllar evvelinden öğütle seslenmiş. Aynı çağrıyı Budizm “İçine bak!” diyerek yapmıştır. İçine dönüp bakmayan, kendini keşfetmek için uğraşmayan insanın hayatı algılaması zordur. Kendini tanımak; yeteneklerimizin, duygularımızın, hislerimizin, inançlarımızın ve keşfedilmeyi bekleyen taraflarımızın farkına varabilmektir. Hayatımızı iyi veya kötü yöne çevirmek bizim elimizdedir. Bunu da ancak kendimizi tanıma yolculuğunda anlayabiliriz…

Yüzleşmeyi ertelediğimiz psikolojik nasırlarımızı iyileştiren ve yaşam sevincimizi irileştiren yaşam şifasıdır Yoga.

Günlük hayatımızda yaptığımız birçok şeyi alışkanlıklarımızla, düşünmeden yaparız. Olaylar karşısında verdiğimiz tepkileri incelemek ve objektif bir gözle analiz etmek ile kendini tanıma yolculuğu başlayabilir. Bu yolculukta hoşa gitmeyen, karanlık yönler de keşfedilir ve keşfedilmelidir. Her iyinin içindeki kötülük, her kötünün içindeki iyiliği görebilmek ve kabul etmek önemlidir. Hiç kimse tam iyi ya da tam kötü değildir. Her yönünü fark edip onayladığında önce kendinle olan ilişkin düzelir. Bu da hayatındaki tüm ilişkilerine yansıyacaktır. Kendini tanıyan kişi ne yöne gidip ne yöne gitmeyeceğini artık bilecektir. Bu da kaderini bilmektir. Karakterini bilen, kaderini bilir. Yoga, Ufkumuza ve bu ufku gerçekleştirebilme umudumuza her an cemreler düşüren iklimdir. Yaşamın bize kattıklarının ve bizim yaşama kattıklarımızın değerini anlamamızı ve anlam terazisinde tartmamızı kolaylaştıran uygulamalı felsefedir.  Yoga…

 

Nezaket Eryılmaz

Yoga Eğitmeni

 

 

 

 

...

Devamını okuyun

Nefes

Yoga ögretisin de nefes yaşam enerjisidir, evrende var olan kozmik enerjinin toplamıdır.

Evrende ne varsa bizde de aynısı vardır. Yukarıda ne varsa aşağıda da aynısı vardır. Bedenimiz aslında küçük bir evrendir. Bedenimizin sağ tarafı güneşi sol tarafı ayı temsil eder. Güneş ısıtıcı eril, ay soğutucu dişil enerjidir. Tıpkı evrende olduğu gibi, bedenimizde de enerji kanallarımız vardır.

Nefes genellikle solunum olarak yorumlansa da aslında değildir. Nefes evrende var olan yaşam enerjimizdir. Nefes alarak dünyaya geliriz, nefesi teslim ederek dünyaya veda ederiz. Nefes bizim gündelik yaşantımızda psikolojimizi anlatan enerjidir. Nefes çalışmalarıyla iç organlarımıza masaj yaparız. Diyafram kasımız güçlendiğinde nefes kalitemizde artar. Sakin olduğumuzda nefes de sakindir. Öfkeliysek o da hareketlidir. Kendimizi ne kadar sakin ve dingin tutabilirsek onun da yumuşamasına izin veririz. Bunun tersi de mümkündür. Nefesimizi sakin ve dingin tutabilirsek kendimizi de sakinleştirebiliriz.

İnsan da nefes gibidir, sakince yavaş yavaş almalı, usul usul vermeli. Aldıklarımızı sahiplenmek yerine, bedelsiz aldıklarımızı ödemenin veya şükrünün gerekliliklerine yerine getirmeli.

Nezaket Eryılmaz

Yoga Eğitmeni 

 

...

Devamını okuyun

Affetmek

Affetmek geçmişi değiştirmez ama geleceğin önünü açar…

Hepimizin hayatında keşke yaşamasaydım ya da yaşatılmasaydı dediğimiz, bizi acıtan yaşanmışlıklar vardır.  Yaşadığımız bizi inciten olaylar, zihnimizin çekmecelerinde gereksizce yer kaplar. Bu yükler ruhumuzu ve kalbimizi günden güne ağırlaştırır.  Ancak bu yükleri bırakmayı başarabilsek hafifler, gelecek olana da yer açabiliriz. Zira Evren, boşlukları, istediklerimizle doldurmaya hazırdır.

Affetmek, kişileri hayatımıza yeniden katmak değildir. Affetmek, O kişinin haklı olduğu anlamına da gelmez.  O anıları serbest bırakmak adına yaparız. Bu nedenle insanlar affetmekten korkuyor. Yeni bir şey ancak eskilerden özgürleşince gelecektir. Geçmiş için bu günümüzü heba etmemek gerekir.

Egoya yenik düşerek sırtındaki yükleriyle, kendi kendine koyduğu kelepçelerle yaşam yolculuğunda bir adım ileri iki adım geri sürecini yaşıyor.

Eğer geçmişindeki anılar ve seni acıtan olaylar için çok üzüldüysen ilk adımı kendini affetmeye niyet ederek başlayabilirsin. Yaşanılan ne varsa bir nedeni olduğunu anladığında kendini affetmek daha kolay ve kalıcı olacaktır. Çünkü yaşanılan her şeyin bir nedeni ve bir bedeli vardır.

 Belki yaşadığın bu olay seni bugünler için hazırladı ve güçlendirdi. Seni sen yaptı.

Affetmek geçmişin serbest bırakılmasıdır. Affetmek, özgürleşmektir. Kalbinin hayatını kolaylaştırmasına izin ver… Ne olduysa oldu… Yaşandı ve bitti. Affetmek, kalbini yumuşatır, genişletir, şifalandırır.

Yaradan bizi kalbimizin sesini duyacak kişilerle karşılaştırsın… Ritmini değiştirecek kişilerle buluştursun.  Kalbimiz, kıymetini bilenlere ve değerini anlayanlara emanet olsun….

Nezaket Eryılmaz

Yoga Eğitmeni 

 

...

Devamını okuyun

Asteya ilkesi

Evrenin en temel yasalarından biri alma verme dengesidir

“Yoga öğretisine göre asteya çalmama ilkesidir. Sana ait olmayan bir şeyi izinsiz almak, çalmaktır. Bu çalmayı sadece maddiyat olarak düşünmemek gerekir. Eğer farkında olarak ya da olmayarak bir başkasının zamanını gereksiz yere meşgul ediyorsan, duygusunu, düşüncesini olumsuz yönde etkiliyorsan, emeğini sömürüyorsan, bunlar da hırsızlık kapsamına girer.

Kul hakkı sadece maddiyatla ilgili değildir, parayla ilgili değildir, bunlar da kul hakkına girmektir ve karmada daha net bir karşılığı vardır.”

 “Gandhi der ki insanoğlunun yapay, sahte ihtiyaçlarla ilgili duyduğu ihtiras ve kıskançlık da çalmaktır. İhtiyacımız olmadığı hâlde fazla hırslı olup sahte ihtiyaçların peşinde çaba harcamak kendi çabamızı, enerjimizi ve zamanımızı çalmaktır. Çalmadığımızda bizim olan bize gelecektir. Bu sadece maddiyat değil, maneviyat için de geçerlidir.

“Karma yasasına göre ne ekersen onu biçersin. Hak etmediğin bir şeyi aldığında aynı miktarda sen de kaybedersin. Bu bir etki tepki yasasıdır… Mesela birine gülümsemeyi esirgediğinde karşı tarafın mutlu olma hakkını çalarsın. Evrende her şeyin mutlaka bir karşılığı olmalıdır. Sürekli almak ama vermemek ya da sürekli vermek ama almamak evrenin yasalarına aykırıdır.



Nezaket Eryılmaz

Yoga Eğitmeni 

 

 

 

 

 

...

Devamını okuyun

YogaPushan Blog Açıldı

YogaPushan blog yoga ve sağlık hakkında içeriklerle yayında. Yazılarımızı takip etmek için sitemizi kaydedin!

...

Devamını okuyun

Kayıt için bize ulaşın

İletiniz en kısa sürede değerlendirilerek tarafınıza dönüş sağlanacaktır. İlginiz için teşekkür ederiz.

İLETİŞİM BİLGİLERİ

Adres: Remzi Oğuz Arık Mah. Tunus Cd. No:53, 06680 Çankaya/Ankara Ankara

Telefon: 0 552 839 10 98

Eposta: bilgi@yogapushan.com